BAŞKANIMIZIN KONGRE KONUŞMASI

Cemiyetimizin başkanlığına tek listeyle girilen seçimlerde kongreye katılan tüm üyelerimizin oy birliğiyle yeniden seçilen Ramazan Demir, çarpıcı bir konuşma yaptı. Gazetecilerin sorunlarına değinen başkanımız, "Kan vermeye, can vermeye geliyoruz demiştik. Kanda verdik,canda" dedi.

BAŞKANIMIZ RAMAZAN DEMİR'İN

9 MART 2013 CUMARTESİ GÜNÜ

GERÇEKLEŞTİRİLEN KONGREDE

YAPTIĞI KONUŞMA ŞÖYLE:

Sayın Vali,
Sayın milletvekilleri
Değerli Konuklar,
Sevgili Meslektaşlarım, 

Şahsım ve yönetim kurulum adına hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. 
Geçmişte az sayıda meslektaşımızın haberdar olduğu ve fiziki koşulları uygun olmayan mekanlarda gerçekleştirilen genel kurullar yaşadık. 
Belki o günün koşulları öyleydi ama biz bunu mesleğimiz adına, meslektaşlarımız adına kabullenmedik. 
Gazetecilerin adlarına yakışır kongreler yapması gerektiğine inandık. 
Bu inancımızı da bu göreve talip olduğumuzda dile getirdik. 
Siz meslektaşlarımızın layık olduğu platformlar yaratacağız dedik. 
Bakın, bugün aramızda önemli konuklarımız var. 
Birazdan sizlere hitap edecekler. 
Sizlerde onlarla yerel medyanın sıkıntılarını ve çeşitli konularda karşılaştığınız zorlukları konuşma fırsatı bulacaksınız.
Onları kürsüye davet etmeden önce sizlerle bazı görüşlerimizi paylaşmak istiyorum. 
****
Sorunlu komşularla çevrili bir ülkeyiz. 
Türkiye’nin başında terör belası da var. 
Gazetecilik bu koşullarda dünyanın başka ülkelerinden olduğundan çok daha zorlu bir meslek. 
Adliyede bile gazetecilere saldırılıyor. 
Öldürülen gazetecilerin listesine her yıl yenileri ekleniyor. 
Ben burada 3.5 yıl önce katledilen cemiyetimiz üyesi basın şehidimiz Cihan Hayırsevener'i de rahmetle anıyor, aralarında maalesef gazeteci kimliği taşıyan isimlerinde olduğu faillerinin gereken cezaya çarptırılacaklarına olan inancımı yenilemek istiyorum. 
Ayrıca, bu vesileyle son dönemde vefat eden Balıkesir basın camiasına büyük emekleri geçmiş olan Fikri Özakbaş, Aydın Filizel, Ekrem Balıbek, Ceynur Karagözoğlu, Nihat Özbek ustalarımızı rahmetle anıyoruz. 
Gazetecilik zor iş dedik. İşte buna örnek gösterebileceğimiz bir olay hala hafızalarımızda. 
Bundan 6 ay önce Sakarya'da hepimiz kahreden bir olay yaşadık. 
Basın İlan Kurumu Sakarya Şube Müdürü Recep Bolat ile kurum çalışanları Devrim Ersin Özengin, Ökkeş Buğra Atılgan ile gazete temsilcisi Mustafa Süke, bir gazete denetimi sırasında  gazetenin imtiyaz sahibinin silahlı saldırısına uğradı. Bu hain saldırıda birçoğumuzun yakından tanıdığı  Devrim Ersin Özengin ile Recep Bolat kardeşlerimiz şehit edildi. 
Düşünebiliyormusunuz içinde bulunduğumuz durumu. 
Biri Balıkesir'de, diğeri Sakarya'da yaşadığımız bu iki acı olay, kutsal olarak bildiğimiz ve kamuoyunu bilgilendirmek amacıyla yürütülen gazetecilik mesleğinin içindeki bir başka yapının da sorgulanması zamanının gelip geçtiğini ortaya koymaktadır.
Tüm basın camiasını, gazetecilik maskesi takarak bu şekilde çete ve mafya tipi örgütlenmeyle işini yürütmeye çalışanlara karşı mücadeleye çağırıyoruz.
Basın caimasının içerisine tehlikeli bir virüs gibi girerek, kutsal olarak bilinen gazetecilik mesleğini kirletip kişisel hırs ve çıkarlarına alet eden kişi ve kişilerin ayıklanması noktasında  gerekli düzenlemelerin yapılmasını bekliyoruz. 
Tabii ki burada öncelikli görev toplumun diğer kesimlerine düşüyor. 
Siyasetçisine, bürokratına, işadamına, esnafına, tüccarına.. Tüm vatandaşlarımızdan ricamız, lütfen iyiyle kötüyü, güzelle çirkini ayırt edin. 
İçimizdeki çürük elmaları ayıklamamıza katkı verin, destek verin. 
Bizler kendi sokağımızı, kendi evimizin önünü temizlemek için kamuoyunun devreye girmesini bekliyoruz. 
Halktan aldığı gücü doğru yönde kullanmayan medya organlarının, medya çalışanlarının kamuoyunun oluşturacağı duvara toslamasını gerektiğine inanıyoruz. 
Bu noktada son dönemlerde ciddi adımlar attığına tanıklık ettiğimiz Basın İlan Kurumu'nun çalışmalarına gerçek anlamda Anadolu insanının gözü kulağı olmaya talip olan yerel medyamızın gerçek kahramanlarının destek vermesini istiyoruz
Sevgili arkadaşlar
İçindesiniz, içindeyiz. Yaşayarak biliyoruz. 
Gazetecilik çileli ve zor olduğu gibi gerçekten çok yıpratıcı meslek dalı.
Cemiyetimizin 50. yıl töreninde şeref konuğumuz olan sayın Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül beyefendiye YIPRANIYORUZ diye seslenmiştim. 
Sayın Başbakana, Basından sorumlu Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç beyefendiye bu konuda yönetiminde bulunduğumuz Türkiye Gazeteciler Federasyonuyla birlikte raporlar sunduk, taleplerimizi dile getirdik.
Basının dördüncü kuvvetliği, biz gazetecilerin vatandaşlarımızla devlet arasında bir köprü oluşturmaları ile mümkün olmaktadır. 
Bunun gazetecilere yüklediği sorumluluk ve görevlerden söz ediliyorsa, devletin de gazetecilere bazı imkânlar tanıması doğaldır.
Yıpranma hakkı gazeteciler için bir lütuf değil, en doğal haktır. 
Bu hakkın iadesi için önerilerimiz doğrultusunda çaba harcayan, emek veren herkese meslektaşlarım adına teşekkür ediyorum.
***
SARI BASIN KARTI
Sarı Basın Kartı konusundaki çağrılarımızı hepiniz yakinen biliyorsunuz. 
Göreve geldiğimizde Balıkesir ilindeki Sarı Basın Kartı taşıyan gazeteci sayısı parmaklarımızın sayısı kadar idi.  Bunların çoğunluğunu ise gazete sahipleri oluşturuyordu. 
Bugün bu rakam, 80'lere ulaştı. 
Yıpranma hakkıyla ilgili kanunu da dikkate alarak sizlerden bir ricam var. 
Biliyorum birçok arkadaşımız müracaat etmiş durumda. Ancak bugüne kadar başvuruda bulunmayan arkadaşımız varsa aramızda, Pazartesi günü ilk işi Sarı Basın Kartı'na başvuru yapmak olsun. 
Biz gazeteciler için prestij kartı olarak nitelediğimiz ve bizlere Gri Pasaport alma hakkı sağlayan Sarı Basın Kartıyla ilgili şunu da söylemek gerekiyor. 
Başbakanlık Basın Yayın Enformasyon Genel Müdürlüğü tarafından belirli kriterler çerçevesinde dağıtılan sarı basın kartlarıyla ilgili çeşitli yakınmalar olduğu bir gerçek. 
Üzerinde Başbakanlık yazmasına karşın, kartın resmi ve özel sektördeki işlemlerde kabul görmemesi bu yakınmaların başında gelmektedir. 
Özetle basın kartının kimlik olmadığı bir süreç yaşamaktayız. 
Sarı Basın Kartları’nın kimlik olarak kabulü için gerekli düzenlemelerin yapılarak yaşama geçirilmesini talep ediyoruz. 
Sevgili meslektaşlarım, bugün aramızda iktidar ve muhalefet partisinin Balıkesir'deki iki etkili milletvekili var.  
Birazdan değineceğim konu üzerine onların da mecliste çalışma yapmalarını isteyeceğim. 
Biliyorsunuz, gazete çıkarmak kadar kolay bir iş yok. 
5187 sayılı Basın Kanunu’nun birinci maddesine göre gazete yayınlamak için Cumhuriyet Savcısı’na beyanname vermeniz yeterli olmaktadır. 
Bunun açık anlatımı şu. 
Birkaç kişi bir araya gelip karar verdiğinizde ertesi gün gazete çıkarabilirsiniz. 
Yayınlandıktan sonra Cumhuriyet Savcılığı'nda beyanda bulunmanız yeterli. 
Bu kadar basit bu iş. 
***
BASIN KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK
Medya işinin, özellikle 90'lı yıllardan başlayarak toplumda kendilerine hiçbir yer edinememiş kişilerin uğraşısı haline dönüştüğü, 
hiçbir işte dikiş tutturamayanların kartvizit ve itibar edinmek için gazete çıkardığı ya da internet gazeteciliği yapmaya yeltendiği bir süreci yaşıyoruz.
Gazetecilik mesleğinin etik değerlerini ve toplumsal işlevlerini tehdit eden bu süreç, kalemini şantaj ve tehditler için kullanan sahte gazetecilerle, toplum için mesleğini icra eden gerçek gazetecileri aynı kefeye sokmuş durumda. 
Gazeteciliğin kolay yapılabilen bir meslek olmaktan çıkartılması, adı “GAZETECİ” olarak tanımlanacak kişiler için, eğitim şartının mutlaka gözetilmesi, medya işletmesi kuracak olanlara mutlak surette belirli sayıda kalifiye eleman şartı getirilmesi gerekmektedir.
Basın Kanunu’nda bu konuda düzenlemeler yapılması için katkı vermeye hazır olduğumuzu belirtmek istiyorum. 
 
***
PARAVAN DERGİ VE GAZETELER
Bu noktadaki bir diğer sıkıntımız ise, Belediyeler yanında bazı meslek kuruluşlarıyla okul adlarına çıkarılan dergi ve gazeteler.. 
Yayınlandıkları bölgenin gözü, kulağı, sesi olan yerel gazetelere darbelerden birini de bunlar vuruyor.
Yanlış anlaşılmasın. 
Bizler hiçbir kuruluşun yayın organı çıkarmasına karşı değiliz. 
Belediyeler, odalar veya okullar kendi faaliyet alanlarındaki çalışmaları içeren bültenler yayınlayabilir. 
Ancak bunlara reklam alınmasını etik anlamda uygun bulmadığımız gibi, yerel gazetelere de darbe olarak görüyoruz. 
Ayrıca, bu tür dergilerin ilan ve reklam yayınlayabilmeleri için bazı yasal sorumlulukları var. Cemiyet olarak bunların ihlal edildiğini tespit ettiğimizde gereken yerlere yasal başvuruda bulunuyoruz. 
Diyeceğimiz şu. 
Herkes kendi işini yapmalı.
 
****
BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ: 
Türkiye’de gazetecilerin “basın özgürlüğü” sorunu hala devam etmektedir. 
Türkiye 2013 yılında Dünya basın özgürlüğü sıralamasında hayli alt sıralarda yer almaktadır.
Türk Ceza Kanunu’nun kabul edilmesiyle başlayan süreçte ortaya çıkan sonuçlar, sadece uygulamadan kaynaklanan hatalar olmadığı gibi tek başına uygulamayı eleştirmenin Türk Ceza Yasası ve Terörle Mücadele Yasası’nın madde içeriklerinin ifade özgürlüğünü kısıtlayan düzenlemeler olduğu gerçeğini de ortadan kaldırmamaktadır. 
Önemli suç davalarının tüm yönleriyle aydınlatılmasında gazetecilerin yazdıkları yazılar, haberler ve kitaplarından dolayı yargılanmaları değildir. 
Asıl olan yazılan kitapların içeriği, eleştiri yazılarındaki uyarılar ve bu yöndeki haberler dikkate alınmasıdır. Bu yönde araştırmalar yapılmak suretiyle gerektiğinde soruşturmalar açılması ve varsa suç işleyen kişiler hakkında ceza davalarının açılabilmesidir. 
“Türkiye’de hapiste gazeteci olmayacak” açıklamalarına karşın çok sayıda gazeteci bugün cezaevinde yatmakta, ya da yargılanmayı beklemektedir.  
Elbetteki halen tutuklu bulunan ve kamuoyuna "gazeteci" olarak lanse edilen isimlerden bazılarının da "gazeteci" olarak nitelenmesini doğru bulmuyoruz.  Çünkü, 'tutuklu gazeteci" diye dillendirilen isimlerden bazılarının yüz kızartıcı, bazılarının terör örgütü propagandası yaptığı bilinen gerçektir. 
Dolayısıyla mesleği gerçekten gazetecilik olan isimlerin sadece yazdıkları yazılar nedeniyle hapis cezasına çarptırılmalarını ve tutuklanmalarını içimize sindiremiyoruz.
Bu konuda, ceza davası üzerinden demokrasi, ifade ve basın özgürlüğü sorununu tartışmak yerine, gazetecilerin ceza davaları tehdidi altında çalışmalarına neden olacak yasal düzenlemelerden vazgeçilerek bu yöndeki uygulamaların sona erdirilmesi hepimizin sorumluluğu olmalıdır. 
Asıl olan ifade özgürlüğüdür. 
Beklentimiz, Türkiye’nin üyesi olmayı istediği Avrupa Birliği kriterlerine uygun ve gazetecilerin mahkum edilmemesini sağlayacak yasal düzenlemelerin yapılmasıdır.
İyi bilinmelidir ki, gazetecinin görevi halkın gerçekleri öğrenme hakkına hizmet etmektir.
Ayrıca,  her olayın sorumlusu olarak medyanın görülerek hedef gösterilmesi, itibarsızlaştırmaya çalışılması, medyayı memur gibi görme anlayışını anlayışla karşılamamız beklenmemelidir. 
Herkesi basın ve ifade özgürlüğüne, halkın haber alma hakkına saygılı olmaya davet ediyor, barış dilini siyasetçilerin de sahiplenmesi gerektiğini hatırlamayı görev kabul ediyoruz. 
Şunu da hatırlatmakta fayda var:
Bugün ülkemizde basın özgürlüğü diye bir konsept varsa bunun adresi hiç kuşkusuz yerel medyadır. 
***
YEREL MEDYANIN SORUNLARI
Sevgili meslektaşlarım, 
Sadece Balıkesir’de değil tüm Anadolu’da yerel medyanın günümüzde pek çok sorunla karşı karşıya bulunduğu bütün platformlarda dile getiriliyor. 
Burada tekrar etmeye, bir şarkının nakarakatı gibi dillendirmeye gerek görmüyorum. 
Elbette birçok sıkıntımız, sorunumuz var. 
Bu sorunların neler olduğunu, nelerden kaynaklandığını hepimiz biliyoruz. 
Bilmemize rağmen yıllar yılıır "can çekişiyoruz" diye feryat edip işin kolayına kaçıyoruz. 
Bizler sorunlarımızın hiçbirini de aşılmaz olarak görmüyoruz.
Karamsar değiliz. 
Yarınlara umutsuz bakmıyoruz. 
Sorunlarımızı biliyoruz. 
Sorumluluklarımızı yerine getirdiğimizde çözüme de ulaşacağımıza inanıyoruz. 
Ama sadece şunu söylemek istiyorum. 
Yerel gazetelerimiz herşeyden önce bir hedef seçmek zorunda.
Sadece resmi ilanı hedef seçerek gazete çıkaranların gelecekte yok olup gideceklerini de bugünden kabullenmeye başlamaları gerektiğini söylemenin bir kehanet olmadığını bilmeliyiz. 
Yerel gazeteler için resmi ilanın kader olmadığı bilinmeli, yeni arayışlar içerisine girilmesinin gerekliliğine artık inanılmalı.. 
Aksi halde 500 ila 2 bin arasındaki gazete trajlarıyla Türk Yerel Medyası'nın ayakta kalması, okuyucusuyla buluşması zor. 
Sadece resmi ilan gelirleriyle de gazetelerin ayakta kalmasının mümkün olmadığını, 
yakın gelecekte camiamızı daha zor bir sürecin beklediğini hatırlatmak isterim. 
Hepiniz iyi biliyorsunuz ki; 
kişi veya kuruluşların kamuoyuna vereceği bir mesaj olduğunda  “baştacı” edilen, “saygın” ve “güzide” yakıştırmaları yapılarak davet edilen yerel medya, 
söz konusu ilan-reklam-abonelik olduğunda yok sayılmakta, farkına varılmamaktadır. 
Bunu hepimiz çok iyi biliyoruz.
İşte bunun için diyoruz ki; 
Kendimizi yenilemek zorundayız..
İşte bunun için diyoruz ki; 
Yeni hedef belirlemek durumundayız.
***
BALIKESİR MEDYASININ HALİ... BİZLER NE YAPTIK?
değerli yol arkadaşlarımız
Birazda kendimizden bahsedelim. 
Sizlerin bize verdiğiniz yetkiyi nasıl kullandığımıza bakalım. 
İçerisinde 5 defterin bulunduğu poşet içerisinde teslim aldığımız Cemiyetimizin adınını sanını bırakın hiçbir platformda esamesi bile okunmuyordu. 
Biz zor olana talip olduk. 
Çünkü yola çıkarken bizlere yüklenen ödevlerin ve sorumlulukların farkındaydık. 
Üyelerinin tamamının meslek mensuplarından oluşması koşuluyla, her alanda etik ve ahlaki değerlerin ön planda tutulduğu etkin bir meslek örgütü olarak üyelerinin mensubu olmaktan onur ve gurur duyduğu, imrenilen, kıskanılan  kurumsal kimliğe sahip bir cemiyet yaratmak zorundaydık. 
Kan vermeye can vermeye geliyoruz dedik. 
Kanda verdik, canda verdik.
Uyuyan camiayı uyandırdık. Küllerinden adeta yeniden yarattık. 
Yapılanlara birebir tanık oldunuz..
Neler yapmadık ki, bugüne gelene değin. 
Tek birini söylemem yeterli olacaktır diye düşünüyorum.
Cumhurbaşkanımız şeref konuğumuz oldu. 
Cemiyetimizin 50. yılını hepbirlikte öyle bir kutladık ki, 
Balıkesir Basınının 127 yıllık tarihini taçlandırdık adeta.
Ayrıca sizlerin desteğiyle başardığımız ve gurur duymanız gereken Avrupa Birliği projemiz var. 
Valilik, Politika, Haberci ve Birlik gazetelerinin de ortağımız olduğu proje kapsamında Balıkesir ve ilçelerinden 38 arkadaşımız Almanya, Belçika, Portekiz ve İngiltere'ye gidecek. Bir ay süreyle buradaki medya yapısını öğrenecek. 
Diğerlerini tekrar hatırlatmaya gerek görmüyoruz. 
Nedeni de şu. 
Çünkü sizler attığımız her adımın ve gerçekleştirdiğimiz her icraatın içinde yeralarak hem destek hem de yaptıklarımıza tanık oldunuz. 
Çalışma heyecanımıza heyecan kattınız. 
****
Mesleğimiz adına, Balıkesir Basını adına  güzel işler yaptığımıza, sizlerin bizlere olan güvenini boşa çıkarmadığımıza inanıyoruz.
Sizlerin desteğiyle göreve geldik, ayrıştırıcı değil birleştirici olduk.  
Bugüne kadar emanetinize zarar getirecek hiç bir adımı atmadık atmayız.
Bizler size rağmen hiçbir gizli saklı işin içinde olmadık.  
Sizin başınızı öne eğecek, mağdur edecek, mesleğin ve meslektaşlarımızın çıkarlarını zedeleyecek girişimlerde bulunmadık. 
Aksine, acınızı mutluluğunuzu paylaşmaya çalıştık. 
Siz ekibimize güvendiniz inandınız. 
İki dönemdir bu güveni boşa çıkaracak bir şeyin içinde olmadık
Biz konuşmuyoruz, iş yapıyoruz. 
Birileri dedikodu üretiyor, yapılan işleri görmemezliğe gelmek için elinden geleni yapıyor. 
Biz yapmak için uğraştıkça, yıkmak için mücadele edenler var. 
Biz tamir etmek için uğraştıkça bozmak için elinden geleni yapanlar var. 
Biz kalpleri onarmak için uğraştıkça kalpleri kıranlar var. 
Biz samimiyetle kararlılıkla elimizi bedenimizi bütün vücudumuzu taşın altına koyup Balıkesir Basın camiası adına güzel işler yapmaya çalıştıkça, çırpındıkça bunu sabote etmeye, bunu bozmaya çalışanlar var. 
Bölünmeden parçalanmadan medet umanlar hangi akla hizmet ediyor dersiniz? 
Bulaştıkları kirli işleri camiamızın adını kullanarak mı temizlemek istiyorlar acaba?
Çünkü kimin ne hesaplar peşinde koştuğunu, beklentiler içerisinde bulunduğunu bilmeyen yok. 
Ben varsam, cemiyet var, yoksam yok anlayışındaki kişilerin ne kendilerine, ne de camiamıza faydalı olamıyacağını söylememize gerek var mı?
Onların nasıl bir hesabı varsa, Allah'ın da bir hesabı var. 
***
Sevgili meslektaşlarım
Basın camiasında son çeyrek yüzyılda yaşananları iyi bildiğimi sanıyorum. 
Kırgınlıkların, küskünlüklerin, ayrışmaların neden, niçin, nasıl, kimlerin kaprisleri veya kişisel çıkarlarını düşünmesi nedeniyle kaynaklandığını gazetecilik mesleğinin kutsallığına inanan meslektaşlarım en az benim kadar biliyor. 
Geçmişi sorgulayabilirim. 
Kimin ne amaçla ne gibi yanlışlar yaptığını sıralayabilirim. 
Suçlular ilan edebilirim. 
Böyle bir sorgulamanın ise, camiamıza yeni bir kırgınlık, küskünlük ve bölünmüşlük getireceğini en iyi bilen, yaşayan biriyim. 
Ne diyor Hz. Mevlana;
"Dün dünde kaldı cancazım, bugün yeni bir şeyler söylemek lazım."
Bizler hergüne yeni birşeyler söylemek için başlıyoruz. 
Çünkü bizler, yola çıkarken halis niyetle çıktık. 
Bu niyetimizden asla şüphe duymayın.
Allah'ın izniyle sizin desteğinizle aldığımız nöbeti, üstlendiğimiz görevimizi camiamız adına layık olduğunuz hedefe ulaştıracağız.
Bizim derdimiz bağcıyı dövmek değil, bizim derdimiz üzümü yemek. 
Parçalanan, bölünen, birbiriyle kavga eden, birbirinin ayağına çelme takan değil, camianın çıkarları noktasında tek yürek, tek ses olabilen bir camia görmek istiyoruz.  Böyle bir camianın üzümünü hepbirlikte yemek istiyoruz. 
İnşallah bunu da iyiyle kötünün, güzelle çirkinin ayırt edilmesini sağlayarak hepbirlikte başaracağız. 
***
HERKES ÇIKSIN MERTÇE KONUŞSUN
Değerli konuklar, sevgili meslektaşlarım
Şimdi söyleyeceklerim bazılarınızı incitebilir
Belki içinizde alınganlıklar gösterenler olacak. 
Belki de yanılıyorsun diyenler.
Bu gerçeği hepimiz kabullenmek durumundayız.
Belki her ilde var böyle bir hastalık.
Ama bizde, özellikle de bizim camiada tedavisi mümkün olmayan boyuta ulaşmak üzere. 
Hangi illetten bahsedeceğimizi tahmin ettiğinizi biliyorum.
Dedikodu denilen illetten sözediyorum. 
Ne olursunuz şu illetten vazgeçelim. 
Mesleğimiz adına, Balıkesir adına yalvarıyorum size.
Benim hatalarım olabilir, içinizden birinin hatası olabilir. 
Lütfen bunu kapalı kapılar ardında dedikodu üreterek değil, 
birbirimizi karalayarak, birbirimize iftira atarak değil, yanyana gelerek, yüzyüze çözelim. 
Medeni insanın yapması gerekende budur..
***
DEDİKODU NE BALIKESİR'E NE MESLEĞİMİZE BİRŞEY KAZANDIRIR
Benim bu konuda çok sevdiğim bir söz var. 
Arkadaşlar, bakın ne diyor bir düşünür:
Zannettim, tahmin ettim, öyle söyledi, öyle söylediler
üzerine iş yürütmek, karar almak hep hata olur.
Sorun, soruşturun. İşin aslını öğrenin.
Ondan sonra karar verin ve uygulayın..
Bu sözleri kimseyi incitmek için kullanmıyorum. 
Sadece ve sadece birbirimizi sevelim, saygı duyalım diye söylüyorum. 
Sevgili meslektaşlarımız, sık sık biraraya gelmemiz gerekiyor. 
Zaman zaman birbirimizin damarına basmaktan kaçınmayalım. 
Aynı şeyleri konuşan ama sonuç alamayan kişiler konumuna en azından bizler düşmek istemiyoruz. 
Herkes samimi olmalı, açık şeffaf olmalı. Net olmalıyız. 
Kapalı kapılar ardında konuşmak kime ne kazandırır.
Kongreler bir çalıştay, bir dertleşme, daha iyiye, daha güzele nasıl ulaşılabiliriz yolunda fikir üretme, düşünce ortaya koyma anlamı taşır. 
Kimin ne hakkında konuşacağı varsa, kiminle sorunu varsa çıksın kürsüye anlatsın, konuşsun. 
Sorunları çözmenin, karşılıklı anlaşılabilmenin, iyiye güzele ulaşmanın tek yolu budur. 
Yeterki hoşgörülü olalım.
Kişisel konuları değil, camiayı konuşalım.
Yok ben onun kaşını, gözünü beğenmiyorum. 
Bakışına gıcık oluyorum gibi kişisel egolar tatmin edilmek için camiamızın birlik bütünlüğünü zedeleyecek yaklaşımlar ne camiamızı, ne medyayı büyütmez, aksine hem küçültür, hem itibarsızlaştırır. 
Arkadaşlar, dedikodu değil,
Hem mesleğimiz, hem de Balıkesir için birşeyler üretelim.
Üretemiyorsanız da, takdir edemiyorsanız da, lütfen mert olun, susun...
Susmakta erdemdir..
Kusura bakmayın ama herkesten kusursuz olmayı bekleyen biz gazeteciler önce kendimiz kusursuz olmaya gayret göstermeliyiz ki, kusursuzluk istemeye hakkımız olsun!
***
AYNI GEMİDE YOL ALIYORUZ.. BATARSA BİRLİKTE ÖLÜRÜZ..
Değerli dostlar, bugün burada söylediklerimi bir dertleşme olarak kabul etmenizi rica ediyorum.
Balıkesir, her yönüyle gelişiyor ve büyükşehir oldu. Yeni yatırımlar var. Bu anlamda da önü açık bir şehir. 
Böyle bir şehirde basın olarak da güçlü olmak zorunda, bu amaçla yeni hedefler belirlemek durumundayız.
Ege ve Marmara bölgesinin incisi olan Balıkesir'i geleceğe taşırken, bizler de elimizi taşın altına koymalıyız.
Sözlerime nokta koymadan önce her zaman her platformda altını çizerek söylediğim bir sözü bugün yeniden dillendirerek paylaşmam gerekiyor. 
Hiç kimse birbirini sevmek durumunda değil. 
Bizlerde birbirimizi sevmek zorunda değiliz.
Ancak hepimiz aynı geminin içerisinde yolculuk yapıyoruz. 
Gemi batarsa hiçbirimizin su üzerinde kalma, karaya çıkma garantisi yok.
İşte bunun için, Balıkesir Basınının birer parçası olan bizler, birlik beraberliği önemsemek, el ele, sırt sırta vermek durumundayız..
Camiamızın, mesleğimizin çıkarları noktasında ortak hareket etmek zorundayız. 
Sevgili meslektaşlarım;
Bir önceki kongrede; 50. YILIMIZ BALIKESİR'in ve BALIKESİR GAZETECİLER CEMİYETİ'NİN 'ALTIN YILI' OLACAK diyerek sözlerimi tamamlamıştım. 
50 yılın açığını kapatan icraatları hepbirlikte gerçekleştirip, Balıkesir Basın caimasının her bir ferdine gurur duyacakları altın bir dönem yaşattığımız inancındayım. 
Birlikte yola çıktık, birlikte başardık. 
Birlikte başarmaya devam edeceğiz.
Hiç eksilmeyen güvenimle, 
tüm camiamıza saygı ve sevgilerimi sunarken, 
Cemiyetimizin Avrupa Birliği projesi kapsamında bugün akşam Portekize uğurlayacağımız ilk kafileye hayırlı yolculuklar diliyorum. 
Beni sabırla dinlediğiniz için teşekkür ediyorum.
9 MART 2013 CUMARTESİ..

Kayıt : 10.03.2013

BALIKESİR GAZETECİLER CEMİYETİ
BGC Medya Merkezi ve Basın Müzesi / Karesi Mh. Kaya Sk. No: 8 - BALIKESİR elektronik posta adresimiz: balikesirgazetecilercemiyeti@gmail.com
Tel : 0266 239 20 10    Gsm : 0531 851 10 10    Fax : 0266 239 20 10
Copyright © 2024 bgc.balikesir.gen.tr - Her Hakkı Saklıdır !